Trajik ölümünden 20 yıl sonra, Leydi Di'nin etkisi hala hissediliyor.
Yazan Becky Little
Leydi Diana Spencer, Prens Charles ile evlenip Birleşik Krallık’ın Galler Prensesi olduğunda sadece 20 yaşındaydı. 1981 yılındaki düğününü izleyen 750 milyon izleyiciye göre, Diana çekici, ayakları yere basan, masalsı evliliğini haketmiş bir prensesti. Ama 10 yıl sonra o düğünü, üzgün bir şekilde, "hayatımın en kötü günü" olarak tanımladı.
Sevecenlikle Prenses Di olarak bilinen prenses, bu itirafı hayatıyla ilgili bir kitap yazan gazeteci Andrew Morton ile yaptığı kayıt edilen röportajları sırasında yaptı. Sorunlu evliliği, bulimiya ile mücadelesi ve toplum önünde hayatını yaşamanın zorluklarından içten bir şekilde bahsetti. Bu malzemenin büyük bir kısmı hiçbir zaman yayınlanmadı. Ama 31 Ağustos Perşembe akşamı saat 20.00’de National Geographic'de ilk gösterimi yapılacak olan Prenses Diana'nın Kayıp Sırları adlı belgeselde bu kasetler yeniden su yüzüne çıkacak.
Ödüllü film yapımcısı Tom Jennings tarafından hazırlanan "Prenses Diana'nın Kayıp Sırları" çoğu daha önce yayınlanmamış çok ender kayıtlar aracılığıyla, tamamı prensesin kendi sesiyle anlatılmış samimi bir hikaye.
Yeni belgesel Leydi Di'nin bir araba kazasında şoke edici ölümünden 20 yıl sonra geldi. O sırada Charles'dan boşanmış olmasına rağmen, uluslararası bir ikon ve iki prensin annesi olmaya devam ediyordu. Ölüm yıl dönümünde, belgeselin baş yapımcısı Tom Jennings ile Leydi Di'nin başarılı insani yardım çalışmaları ve kraliyet ailesinin rolünü nasıl değiştirdiğini konuştuk.
Dünya onun ani ölüm haberine nasıl reaksiyon verdi?
Prenses Diana öldüğünde tüm dünya durdu. Şaşırtıcı ve üzücü bir olaylar silsilesiydi. Cenaze dünya çapında yayınlandı. Birleşik Krallık'taki insanlar Kensington Sarayı’nın kapılarına o kadar çok çiçek bıraktı ki, sarayın kapılarına yüzlerce metre boyunca ulaşılamıyordu.
Halk onu hep böyle bir tutkuyla mı seviyordu?
İnsanlar en başından itibaren büyülenmişlerdi. Prensler, prensesler ve saraylarla ilgili peri masallarıyla büyüyoruz ve birden bire, bu çok güzel ve gencecik kadın bu masalı yaşamaya başlıyor. Neredeyse anında Prens Charles'dan daha popüler olmuştu.
90'lı yıllar ilerledikçe evlilik baskıları ağır gelmeye başladı. Morton'un kitabı yayınlandıktan sonra, toplumda kutuplaştırıcı bir kişiye dönüştü. Bazı insanlar kraliyet mensubu birinin özel hayatı hakkında böyle konuşmaması gerektiğini düşündü. Ama ona inanan ve gerçekten seven diğer insanlar daha da sadık destekçisi oldular.
Özellikle 1987 yılında bir AIDS hastasının elini sıkmasıyla, insani yardım çalışmaları da bölücü bir hal aldı.
HIV virüsü taşıyan veya AIDS hastası olan birinin elini sıkarak hastalığın bulaşacağına dair kanıtlanmamış bir korku vardı ve Diana bunun doğru olduğuna inanmıyordu. O zamanlar onu seven insanlar, dünyaya bu insanların da ilgi ve bakıma ihtiyacı olduğunu gösteren halka mal olmuş bir kişi olmasından dolayı onu daha çok sevdiler. Ama bazıları kraliyete mensup birinin böyle şeyler yapmaması gerektiğini düşündükleri için söylendiler.
80'lerin sonunda, özellikle Birleşik Krallık'taki evsizlik konusuyla ilgilendi. Etrafta dolaşıp, köprü altlarında, çadırlarda yaşayan evsiz insanlarla konuştuğu görüntüler var – ve birçok insan bu duruma inanamamıştı. Modern dünyada insanların bu şekilde yaşamamaları gerektiğini vurgulamak için büyük çaba sarf etti. Ölmeden hemen önce, Angola başta olmak üzere, Afrika'da savaştan zarar görmüş ülkelerdeki kara mayını sorunuyla ilgilenmeye başlamıştı.
Bilinçli bir karar almıştı: “Eğer sürekli kameralar üzerimde olacaksa, bari tüm bu tanıtımı iyi bir amaç için kullanayım.” Ve öyle de yaptı. Hastanelere ve mayınlarla dolu arazilere giderek dünyanın ilgisini anında bu probleme çekeceğini biliyordu.
İnsani yardım çalışmaları ve kişisel hayatı hakkında konuşma istekliliği kraliyet ailesini nasıl değiştirdi?
Prenses Diana'nın, kraliyet ailesi, Birleşik Krallık'ta yaşayanlar ve kraliyet ailesinin onlara ne ifade ettiği üzerinde inanılmaz bir etkisi oldu. Bu etki en belirgin şekilde iki oğlu, Prens William ve Prens Harry, aracılığıyla devam ediyor. Hatta belgeselimizin sonuna doğru, yaptığı şeyleri yaparak, kraliyet ailesinin normalde üstlenmeyeceği amaçları üstlenerek - özellikle büyük oğlu William için - monarşiyi farkettirmeden değiştirdiğini söylüyor.
Bazı insanlar kraliyet ailesinin bu tarz konulara daha çok dahil olmasını sağlayıp, modernize ettiği için onu çok takdir ediyor. Kesinlikle daha modernler ve bu Prenses Diana ile başladı. Bu aileyi o zamana kadar kimse onun kadar değiştirmemişti. Ve bence artık çok daha ulaşılabilir bir İngiliz kurumu olarak görülüyor. İki prens de sık sık, Diana'nın tarzında, halkla etkileşim içine giriyor. O hiçbir zaman gidip insanların ellerini sıkmaktan korkmazdı.
Bu röportaj anlaşılabilir olması için düzenlenmiş ve kısaltılmıştır.